8 Şubat 2010 Pazartesi

kulak

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Git ve: kullan, ara
Kulak üç bölümden oluşur:

Dış kulak
Orta kulak
İç kulak
Dış kulağı kulak kepçesi ve kulak kanalı oluşturur. Kulak kanalının derininde dış kulak ile orta kulağı ayıran kulak zarı bulunur. Kulak zarı, üzerine ses dalgaları geldiğinde titreşen ince bir yapıdır. Orta kulak, kulak zarının arkasında bulunan ve hava içeren bir boşluktur. Hava, burunun gerisindeki geniz bölgesinden östaki tüpü ad lı küçük bir kanal ile orta kulağa taşınır. Östaki tüpünün görevi, orta kulak boşluğundaki havanın basıncını dış ortamdaki atmosfer basıncı ile eşitlemektir. Ses dalgalarının kulak zarında oluşturduğu titreşimler orta kulak boşluğundaki küçük kemikçiklerden (örs, üzengi, çekiç) iç kulağa iletilir ve sesi beyine ileten sinirler uyarılır.

Delik Kulak Zarı

Kulak zarı delinmelerinin sebebi genellikle travma ya da enfeksiyonlardır. Kulağa tokat atılması, barotravma denilen basınç değişiklikleri, kafa kemiği kırıkları, ani patlamalar, toka, pamuklu çubuk veya kürdan ile kulak karıştırılması; asit gibi sıvıların kulaktan içeri girmesi gibi nedenlerle kulak zarında delik oluşabilir. Orta kulak enfeksiyonları; ağrı, işitme kaybı ve zarda kendiliğinden delinmeye yol açabilir. Bu durumda kulaktan iltihaplı veya kanlı bir akıntı olacaktır. Bu durum, kulak zarı deliği ile birlikte olan orta kulak iltihabıdır. Tıbbî terminolojide bu duruma "Perforasyonlu Otitis Media" denilir. Bu gibi durumlarda, dış kulak yolu ve orta kulağı ayıran zarda (timpanik membran) bir delik söz konusudur. Sıklıkla ağır işitme, çınlama, uğultu , baş dönmesi , yüz sinir felci ve bazen de ağır işitmeyle birlikte kulak akıntısı ile kendini gösterir, genellikle ağrıya rastlanmaz. Nadir olarak kulak zarına daha önce yerleştirilmiş bir havalandırma tüpü sonrası kulakta kalıcı küçük bir delik oluşabilmektedir.

Aslında kulak zarindaki delinmeler vücut tarafindan hizla tamir edilir. Ancak kulak zarinin tek görevi isitme ile ilgili olmayip dis ortamdan kulagi koruyan, mikroplarin, suyun ve tozun orta kulaga girmesini engelleyen bir bariyer görevi de vardir. Delik kulak zarindan içeriye giren su nedeniyle orta kulakta mikroplarin üremesi son derece kolaydir. Siklikla iyi tedavi edilmemis ve iyi korunmayan kulak zari deliklerinde hastaliga orta kulakta iltihap ve buna bagli kronik degisiklikler, isitme kaybi, bas dönmesi eslik edebilir.

Kulak, çok önemli organlarla yakın komşuluğu olan bir bölgedir. Yüz siniri orta kulaktan geçer, beyin ile çok yakin komsulugu vardir ve denge organimiz iç kulakta yerlesmistir. Bu nedenle kulak zari delikleri çok siddetli yakinmaya neden olmasalar bile eger gerektigi gibi korunmaz ve tedavi edilmezlerse sadece işitme kaybı değil, bas dönmesi, yüz felci, menenjit, beyin apsesi gibi önemli hastaliklara neden olabilirler.

Kulak zarinda delik olan bir kisi bunu önemsemeyip kulagini korumaz ve yillarca kulak akintisi ile yasarsa uygulanacak tedavi artik kulagin isitmesini iyilestirmek yerine sadece kulagin akintisini kurutmak için ameliyata dönüsebilir. Bu nedenle kulagin kendi kendine tamirini basaramadigi ve uzun süreli kulak zari delikligi olan hastalarda operasyon ile kulak zari tamiri, bazen isitme iyilestirmesi için de ek cerrahi girisimler uygulanmasi gerekir.

Özellikle, çocuklarda genizle kulak arasındaki östaki borusu eriskinlere oranla daha kisa oldugundan basit bir nezle bile orta kulak iltihabina yol açabilir. Geniz eti problemi olan çocuklarda da östaki borusu kolaylikla fonksiyon disi kalabileceginden sık tekrarlayan orta kulak iltihaplari görülür. Iyi tedavi edilmeyen orta kulak iltihaplarinda siddetli agri kulaktan bir akintiyla ve rahatlamayla kulak zarinin delinmesine yol açabilir. Eger bu asamada da tedavi saglanmazsa olusan kulak zari yirtigi kalici olup yasam boyu kronik otit dedigimiz ve yukarida bahsettigim ciddi sonuçlara yol açabilen bir hastaliga dönüsür.

Sağlıklıyken değerini bilmeden kullandığımiz pek çok organ gibi kulak da, zarinin delinmesi sonucu sürekli yakinmaya yol açan ve isitememenin ne kadar zor bir durum oldugunu sürekli animsatan bir izdirap haline dönüsebiliyor. Sosyal yaşamda sürekli söylenenleri tekrar ettirmekten utanan bir çok kulak hastası çoğu kez ya dudak okumaya başlıyor ya da mahçup olmamak için anlayamadigi cümleleri anlamis gibi yapıyor.

Kulak zari delinmesi ameliyatla tedavi edilebilen ve kisinin durumunun farkina varmasiyla koruyucu önlemler aldiginda ciddi sonuçlarindan korunulabilen bir hastaliktır. Kulak zarındaki delinme altı hafta içinde kendini onarmamissa zarın tamiri için daha fazla gecikmeden KBB uzmanina basvurmak gereklidir. Bazılarının iyileşmesi aylar sürse de, çoğu kulak zarı delikleri delindikten birkaç hafta sonra kendi kendilerine kapanırlar. İyileşmeleri esnasında kulak sudan ve darbeden korunmalıdır.

7 Şubat 2010 Pazar

BÖBREK HASTALARI VE BAĞIŞIKLIK

BÖBREK HASTALARI VE BAĞIŞIKLIK
Böbrek hastalıkları ve BağışıklıkAşıların gittikçe tam bir şekilde saflaştırılması ve tifoid-paratifoid aşısından vazgeçilmesi nedeniyle bağışıklama sonrası nefropati tıp yayınlarında artık hiç gözükmemektedir.Proteinürisi olan bir çocukta hiç aşı yapılmaması şeklindeki kural, aşı-sonrası böbrek sorunlarıyla ilgili bilgilerimizden değil de, aşıya karşı toleransın düşük olabileceğinden kaygı duyan doktorların aşırı titizliğinden kaynaklanır.1. Aşılanma sonrası böbrek komplikasyonlarıBöbreğin aşılanmaya karşı gösterdiği reaksiyonlar üzerinde ilk olarak, 1916'da NOBECOURTve PEYRE tarafından durulmuştur.10 O zamandan bu yana TAB, DT-TAB, çiçek ve difteri aşılarıyla bağlantı kurulan 171 nefropati vakası derledik.Bu komplikasyonlarda klinik semptom olarak genellikle geçici, bazen aralıklı veya devamlı basit proteinüri veya uygulamayı izleyen birkaç saat içerisinde ortaya çıkan akut hematürik nefrit ya da çok daha ender olarak geçici anüri ya da nefrotik sendrom görüldü.Böbrek hastalıkları, bağışıklama açısından sistematik bir kontrendikasyon sayılamaz.TAB aşısı dışında kalan bağışıklama girişimlerinin önceden mevcut böbrek hastalığının şiddet kazanmasına yol açtığını gösteren hiçbir kanıt yoktur.Böbrek hastalarında aşılanmaBağışıklama sırasında proteinüri keşfedilirse bu çok zaman büyük kaygı yaratır. Nefropatiye eğilimli bir kimsede aşı reaksiyonundan korkulması çok zaman, gerekliliği tartışılabilecek bir karara varılarak bağışıklamadan vazgeçilmesine neden olur.Böbrek hastalığı olan ve aşı uygulanan çocuklardaki spesifik bulguların analizi, henüz oldukça yetersizdir. Bu nedenle aşıların izole, aralıklı veya devamlı proteinürisi veya kronik nefropatisi olan hastalardaki etkinlik ve güvenilirliğin daha fazla araştırılması gerekmektedir.İzole proteinüri ile karşılaşıldığında önce, bunun patolojik olduğu (yani 24 saatte idrara çıkan protein miktarının 50 miligramı aştığı) kesin belirlenmelidir. Ayrıca proteinürinin izole, kalıcı ya da aralıklı olduğunu ortaya çıkaracak böbrek tetkiklerinin yapılması önerilir. Aralıklı proteinüri, temelde ortostatiktir. Bu, büyük çocuklarda ve adolesans çağındakilerde daha sık görülür ve ortostatizm testi pozitiftir.Ortostatik proteinüride birçok araştırmacı, böbrek fonksiyonu incelendikten sonra zorunlu aşılamanın eksiksiz yapılması gerektiği görüşündedir. Şüpheli bir durumda böbrek fonksiyonunun her aşı enjeksiyonundan önce ve sonra ölçülmesi gibi ek bir güvenlik önlemine daha başvurulabilir.İzole ve kalıcı olan, postüral nitelik taşımayan proteinüride görüşler farklıdır: THEROND15 bağışıklamanm parçalı dozlar şeklinde yapılmasını; LENGRANIN3 ve PRUNIER13 ise hiç yapılmamasını önermektedir.Paris'teki Höpital des Enfants Malades'dan Pierre MAROTEAUX, kalıcı, izole proteinürileri olan çocuklarda şu protokole uyulduğu takdirde, böbrek fonksiyonunun bağışıklama sonrası hiç değişmediğini bulmuştur:Difteri-tetanoz karma aşısında ikişer hafta arayla subkütan enjeksiyon olarak:1. Bir yarım doz2. Bir tam doz3. Bir tam doz4. Bir tam dozHer enjeksiyonu izleyen onuncu günde 24 saatlik proteinüri ölçülmesi dahil idrar testi ve Addis sayımı yapılmalıdır; son dozdan 30 gün sonra tekrar idrar testi yapılması gerekir.Oral poliomiyelit aşısı ve BCG, herhangi bir özel kontrol uygulanmaksızın yapılır.Fransız yasaları, tipi ve şiddet derecesi ne olursa olsun gerçek kronik nefropatide her türlü aşıyı kontrendıke kabul etmektedir.Ancak bilgilerimiz, mevcut bir böbrek hastalığının aşılanma sonrası kötüleştiğini, istatistik anlam taşıyacak şekilde gösteren herhangi bir kanıt bulunmadığı şeklindedir.1966'da HAMBURGER ve arkadaşları5 glomerüler nefropatinin, her çeşit aşı bakımından kontrendikasyon yarattığını ve aşılanmanın, hastalığın daha hızla seyretmesine neden olacağını düşünmüşlerdir. Ancak bu araştırmacılar aradan 10 yıl geçtikten sonra kontrendikasyon sınırını, yalnızca aktif dönemdeki lipoid nefroz vakalarını kapsayacak şekilde daraltmışlardır.Kronik böbrek hastalığı olan çocuklarda ve büyüklerdeki aşılanmayla ilgili yayınlar MAROTEAUX 12, JACÛUOT ve arkadaşları6 ve GIUDICELLI ve arkadaşları3 tarafından yapılmıştır.İnfluenza aşısı, kronik böbrek hastalığı vakalarındaki klinik veya biyolojik semptomların ağırlaşmasına veya nüksetmesine neden olmamaktadır.SHET ve arkadaşları14, PABICO ve arkadaşları 12, ORTBALS ve arkadaşları 11, böbrek hastalarındaki influenza enfeksiyonunun çok ağır seyrettiğine dikkati çekmişlerdir. Gerçi immünsüpressif tedavi gören bir grup hastada influenza aşısından sonra elde edilen serolojik sonuçlar, kontrol grubundaki kadar tatmin edici olmamış, ancak influenza'ya karşı yine de yeterli korunma sağlamıştır.MAROTEAUX 12, kronik böbrek hastalığı olan çocuklarda remisyon dönemlerinde şöyle bir protokol uygulanmasını önermektedir:İkişer haftalık aralarla yapılacak enjeksiyonlar:1. % 10'a seyreltilmiş aşının onda biri, intradermal olarak 2 % 10'a seyreltilmiş bir doz subkütan olarak3. Aşı dozunun dörtte biri, subkütan olarak4. Bir normal dozun tamamı, subkütan olarak5. Bir normal dozun tamamı, subkütan olarak6. Bir normal dozun tamamı, subkütan olarakDifteri ve tetanoz bağışık/amaları ayrı ayrı yapılmış ve önce tetanoz, daha sonra da difteri aşısı uygulanmıştır. Difteriye karşı önceden bağışıklanmış çocukların tekrar aşılanmaması için, rutin olarak Schick testi yapılmıştır.Her enjeksiyondan 10 gün sonra bir kontrol muayenesi yapılarak 24 saatlik idrara, çıkarılan protein miktarı ölçülmüş ve Addis sayımı yapılmıştır, idrardaki protein miktarının 10 yaşından büyük çocuklarda 0.10 gram/litre, 10 yaşından küçük çocuklarda 0.05 gram/litre bulunması; dakikadaki eritrosit akışının artması ve 5000'e ulaşması, aşılanma işlemine son verilme nedenleridir.BCG ve oral poliomiyelit aşıları bakımından normal protokoller kullanılmıştır. Poliomiyelit aşısında, her uygulamadan 20 gün sonra 24 saatlik idrara çıkan protein miktarı ölçülmüş veAddis sayımı yapılmıştır.Bu çalışmaların sonuçlarına göre proteinürisi olan hastalarda veya remisyondaki bazı kronik böbrek hastalığı vakalarında aşılanmadan sakınılması gereksizdir. Dikkatle uygulandıkları takdirde bazı aşılar, renal sisteme zarar vermez.İzole, aralıklı veya devamlı proteinürisi olan kimselerde BCG aşısıyla tetanoz, difteri, poliomiyelit, kızamık, kızamıkçık ve kabakulak aşıları, anamnezinde hiçbir böbrek sorunu olmayaniardaki kadar iyi tolere edilebilmektedir. Böbrek açısından zararlı olan aşı, yalnızca tifo-paratifo aşısıdır ve böbrek hastalığı olan kimselerde kesinlikle yapılmamalıdır.Dahası aşılar, elimizdeki az sayıda bilgiye göre, remisyondaki kronik böbrek hastalığı vakalarında da iyi tolere edilmektedir. Ancak bu vakalarda böbrek fonksiyonu, herhangi bir bağışıklama öncesinde ve sonrasında kontrol edilmelidir. Ayrıca bir dozun tamamı uygulanmadan önce azaltılmış dozlar uygulanarak, kişinin aşıya toleransı test edilmelidir.

31 Ocak 2010 Pazar

bel fıtığı

Bel fıtığı
Belimizde 5 adet omur kemiği vardır. Bu kemikler arasında da disk adı verilen kıkırdaklar bulunur. Disk, özel bir bağ dokusu organıdır ve omurganın dayanıklılığına, hareketliliğine ve zorlamalara karşı dirençli olmasına, omurgaya uygulanan şok şeklindeki darbelerin emilmesine ve kuvvetin çevre dokulara dengeli bir şekilde dağılmasına hizmet eder. Bel fıtığı, beldeki omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisör gibi görev yapan bu disklerin...

ilk yardım

Ağızdan ağıza sunî solunum metodu nasıl tatbik edilmelidir?
a.Hastayı sırt üstü yatırın. Boynunda veya göğsü üzerinde bu­lunabilecek bütün giysileri gevşetin. b.Çenesini kaldırıp, başmi mümkün ölçüde geriye doğru eğin. (Bu- hareket soluk borusunu düzletir ve akciğerlere hava gitme­sini kolaylaştırır.) c.Hastanın burun deliklerini parmaklarınız arasında sıkıştı­rıp kapalı tutun. d.Ağzınızı hastanın ağzına dayayarak bütün kuvvetinizle içeriye hava verin. e.Akciğerlerin dışa hava verebilmesi için ağzınızı hastanın ağzın­dan uzaklaştırın. f.Bunu her beş veya altı saniye arasında tekrarlayın. g.Nabız ve kalp atışı... Yanıklar için gerekli ilk yardım metotları hangileridir?
a.Birinci derece yanıklar ağrıyı dindiren ve derinin kuruyup çat­lamasını önleyen birçok merhemlerin yardımıyla tedavi edile­bilir. Eğer yanmayla kişinin genel sağlık durumu etkilenmemiş-se, birinci derece yanıklar, yanan kişi tarafından da teda­visi yapılabilir ve doktora başvurulması gerekmez. b.İkinci derece yanıkların tedavisi doktor tarafından yapılmalı­dır. Alınacak ilk yardım tedbirleri şunlardır: 1.Yanan kısım, yaklaşık on dakika akar soğuk su altında bu­lundurulmalıdır. 2.Yanan alan sterilize edilmiş gazlı bezle örtülmelidir. 3.Yanan kişinin... Yanıklar genellikle nasıl sınıflandırılmaktadır?
a.Birinci derece yanıklar: Bunlar yalnız derinin üst tabakalarında olanlardır ve sadece bir kızıllıkla belirirler. Güneş yanıkla­rının çoğunluğu birinci derece yanıklardır. b.İkinci derece yanıklar: Bu yanıklar yalnız derinin üst tabaka­larında değil, daha derinde olan tabakalarda da oluşurlar. Bunlar kabarcıklarla ve serum ifrazatı ile karakterize olurlar. Ciddî gü­neş yanıkları bu kategoriye girebilir. c.Üçüncü derecede yanıklar: Bu yanıklar bütün deri tabakaların­da tahribat yaparlar ve genellikle bütün derinin... Yılan sokmalarında başvurulacak birinci ilk yardım metodu nedir?
Başta sokan yılanın zehirli olup olmadığını tesbit etmek mümkün olamıyacağı için, bütün yılan sokmalarında gerekli tedbirlerin alınması icabeder. Bu hususta aşağıda verilen prosedürlere baş­vurulmalıdır: a.Sokulan yerin üst kısmına sıkı bir bandaj (turnike) tatbik edil­melidir. Bu bandaj toplardamar kan akımını durduracak kadar sıkı olmalı ve nabzın atışını durdurmamalıdır. Bandaj için bir mendil, kemer, kravat gibi şeyler kullanılabilinir. Bandaj her yirmi dakikada bir on dakikalık... Bir zehirli örümcek ısırmasında başvurulacak ilk yardım metotları nedir?
a.Aynen yılan ısırması gibi tedavi edilmelidir. Işınlan yere haç biçiminde bir kesit yapılmalı ve buradan zehir emilerek alın­malıdır. b.Işınlan yerin daha üst seviyesine sıkı bir bandaj (turnike) kon­malı ve bu sıkılma geriye dönüş kan akımına engel olabilecek ölçüde olmalıdır. Nabız atışı devam edebilmelidir. c.Zehirli örümcek ısırmasına iyi gelen ilâçlar mevcut olduğundan vakit kaybetmeden hastanın doktora götürülmesi veya doktor getirilmesi gereklidir. d.Işınlan kişi fizikî hareketler yapmaktan...

göz hastalıkları



Gözlerinizi koruyun
Görme fonksiyonunun oluşması için çok uzun bir yol katediliyor. Görme duygusunun çalışıla-bilmesi için kornea, ön kamera, mercek (lens), gözün içindeki jel sıvısı gibi gözün optik ortam­larının saydam olması gerekiyor. Retina ve sinir ağ tabakası sağlam olsa da görme siniri çok uzun bir yol takip ediyor. Bu ta­baka beyindeki diğer görme sinirleriyle bağlantı­lar kurularak beyinde görmeyi algıya çeviren görme korteksiyle birleşiyor. Bütün bu bağlantı­lar... Kontakt lens bağımlılığı
Diğer bir konu da kontakt lens. Kontakt lens, çok yay­gın kullanılıyor. Artık günümüzde, değişik tipleri var. Ar­tık hemen herkesin bir kontakt lensi var. Önceden kontakt lens, sadece görme ku­surlarında kullanılıyordu, ama şimdi neredeyse sadece estetik amaçlı kullanılıyor Evet, doğru! Yani sadece görme kusurlarını düzeltmek için değil, estetik amaçlı da kullanılıyor. Şimdi, her oyu­nun bir kuralı olduğu gibi kontakt lens kullanmanın da kuralları var: Eğer... Kornea nakli ne zaman yapılır?
Bu durum hemen herkesin başına gelebilir Diğer bir durum; eğer korneada yaralanma, derin doku kaybı olduysa yine kornea nakli gerekebilir. Diyelim ki bir trafik kazası sonucunda cam parçaları do­kunun içine girdi. O zaman da korneanın tekrar eski hali­ne getirilebilmesi için eksik parçaların, eksik bir bölümün tamamlanması lazım. Yani belli bir metrekare örtü koy­mak ya da cam koymak lazım, bir arabanın camı gibi. İşte... Göz kuruluğuna son
Bu yöntem bir harika... Uzman doktor Gürkan Çelikkol, klasik ''lasik'' yönteminin uygulanması sırasında ortaya çıkan ozon gazının gözün yüzeyindeki sinir uçlarını etkileyerek göz kuruluğuna neden olduğunu ifade ederek, ''S-Lasik yönteminde ise işlem sırasında lazerin uygulanmadığı alanlar kapatılarak, ortaya çıkan ozon gazının göze hasar vermesi engelleniyor'' dedi. Çelikkol, yaptığı açıklamada, miyop, hipermetrop, astigmat gibi gözdeki kırma kusurlarını tedavi etmek için kullanılan... Göz Tansiyonuna Dikkat
Halk arasında ''Karasu'' olarak bilinen Glokom'un (göz tansiyonu) milyonlarca insanı etkileyen yaygın bir göz hastalığı olduğunu belirten uzmanlar, erken teşhisin önemine dikkat çekiyor Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Ahmet Necdet Sezer Uygulama Hastanesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Faruk Öztürk, Glokom'un birçok hasta tarafından ancak ileri dönemde, belirgin görme kaybı ortaya çıktığında fark edilebildiğini belirterek doktor tarafından düzenli aralıklarla yapılan muayenelerin Glokom'un erken tanı ve...


Bilgisayar Kullanırken Gözlere Dikkat
KAYSERİ (İHA) - Özel İbni Sina Sağlık Merkezleri Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Ziya Alp Köse, bilgisayar kullanımının gözü bozmadığını, ancak mevcut kırma kusurunun ortaya çıkmasına neden olduğunu kaydetti. Bilgisayar kullanımına bağlı olarak, gözün kendisinde ya da görme kalitesinde bazı problemlerin meydana gelmesini, göz yorgunluğun olduğunu belirten Dr. Ziya Alp Köse, "Yorgun ve ağrılı gözler, gözlerde yanma ve batma, bulanık görme, kuruluk hissi, sulanma,... Göz tembelliğinde tedavi süresi
Göz tembelliği erken çocukluk çağında ortaya çıkan ve bir gözün yeterince görememesi şeklinde tanımlanabilecek bir durumdur. Göz tembelliğine her 100 kişiden 3'ünde rastlanmaktadır. Göz tembelliği ancak küçük yaşlarda tespit edilirse tedavi edilebileceğinden ebeveynlerin bu konuda son derece hassasiyet göstererek erken yaşlarda çocukların göz muayenesi olmalarını sağlamaları gerekmektedir. Acımadem Göz Hastalıkları Medikal Direktörü Doç. Dr Bozkurt Şener, erken teşhis ve düzenli tedavi yapılırsa çoğu... Göz sağlığı için bazı öneriler
Kışın cilde, saçlara önem veriliyor. Cildin kurumaması ve soğuktan etkilenmemesi için kozmetik ürünler kullanılıyor. Saçların dökülmemesi ve kırılmaması için bakım yaptırılıyor. Ancak en hassas organ olan gözlere ise gerekli özen gösterilmiyor. Oysa soğuk ve karlı havalar gözleri de olumsuz etkiliyor. Zarar görmesinden en çok korkulan organ olmasına karşın, gözle ilgili olarak neredeyse hiçbir koruyucu önlem alınmıyor. Acıbadem Göz Sağlığı Merkezi Göz Hastalıkları Uzmanı... Katarakt hakkında bilinmesi gerekenler
Kataraktın olgunlaşması, kalınlaşması için beklenilmesi gerektiği inancı günümüzde artık geçerli değildir. Zamanında müdahale edilmezse göz tansiyonuna sebep olur ve geri dönülmez körlüğe kadar götürür. İlaçla tedavisi yoktur. Tek tedavi şekli, değişik mikrocerrahi yöntemleri ile yapılan müdahalelerdir. Göz içinde, uzak ve yakın net görmemizi sağlayan ince kenarlı saydam bir mercek (lens) mevcuttur. Gözün bu doğal merceğinin çeşitli nedenlerle saydamlığını kaybederek bulanıklaşmasına katarakt adı verilmektedir....

diş hastalıkları

Oldukça rahatsız edici olan diş hassasiyeti sıcak yada soğuk bir şeyler içerken, tatlı yerken hatta soğuk havalar da ağzınızdan alınan nefes ile bile hissedilebilir.

Diş Hekimi Onur Öztürk diş hassasiyetinin dişin altındaki tabakasının zarar görmesi, dişi kaplayan diş eti çekilmesi gibi farklı sebeplerden meydana gelebileceğini belirtiyor ve bize bu nedenleri sırası ile açıklıyor;

Hassasiyete neden olan faktörler;

1. Asitli yiyecek ve içecekler; Asitli yiyecek ya da içeceklerin düzenli olarak tüketilmesi dişin minesini aşındırır ve dişlerde hassasiyet oluşmasına neden olur. Bu durumdan şikayetçi olmamak için asitli yiyecekleri sınırlı sayıda tüketmek gerekir.
2. Yaş; Dişlerde hissedilen hassasiyet genelde 25-30 yaşlarındaki kişilerde görülür.
3. Yanlış diş fırçası kullanımı; Diş ve diş eti yapıları kişiler arasında farklılık gösterir. Bu nedenle üreticiler birbirinden farklı diş fırçaları üretirler. Eğer hassas dişleriniz varsa ve sert diş fırçası kullanıyorsanız dişlerinize zarar verme olasılığınız çok yüksektir. Bu konuda diş hekiminizin tavsiyesine başvurun.
4. Çok sert diş fırçalamak; Yanlış diş fırçası kullanımının yanı sıra çok sert diş fırçalama da dişlere zarar verir. Bazı kişiler dişlerini daha sert bir şekilde fırçalayarak daha iyi temizlediklerini ya da dişlerinin daha beyaz olacağını zannederler. Oysa bu diş ve diş etlerine zarar vermekten başka bir işe yaramaz.
5. Diş gıcırdatma ve sıkma; Dişlerini sıkan ya da gıcırdatan kişilerde diş hassasiyetinin görülmesi çok yaygın bir durumdur.
6. Diş eti hastalığı; Diş eti hastalığı olan bireylerde de genelde diş hassasiyeti görülür. Bunun nedeni diş köklerinin diş eti çekilmesi sebebiyle korumasız kalmasıdır.

Sizin yapabilecekleriniz;
1. Dişlerinizi sizin için uygun olan diş fırçası ile nazikçe fırçalayın.
2. Tükettiğiniz gıdalara biraz daha dikkat edin. Asitli yiyecek ve içecekleri daha az tercih edin ya da pipetle içmeyi tercih edin.
3. Diş gıcırdatmanız varsa tedavi olun. Eğer uyurken diş gıcırdattığınızı çevrenizdekiler fark edip sizi uyarıyorlarsa en kısa zamanda diş hekiminizden randevu alın. Bu durumda diş hekiminiz size uygun koruyucu bir gece plağı yapar ve bunu yatarken kullanmanızı ister. Böylece uykunuzda yapacağınız sıkma veya gıcırdatma ile dişlerinize zarar vermemiş olursunuz
4. Diş hassasiyetine karşı üretilen diş macunlarını tercih edin.

Aldığınız önlemlere rağmen dişinizde belirgin bir hassasiyet varsa diş hekiminizi ziyaret edin ve bunu onunla paylaşın. Bu durumun arkasında çürük v.b bir sebep olabilir. En iyi tedavi seçeneğini muayene yaptıktan sonra diş hekiminiz uygulayacaktır.